"Ya Rabbi TÜRKİYE'mizde adaleti ve merhameti hâkim kıl.
gökyüzünden rahmetini, yeryüzünden bereketini esirgeme..."


İMAM-I HASEN-İ ASKERİ (RA) HZ.LERİ

   İMAM-I HASEN-İ ASKERİ (RA) HZ.LERİ'NİN HAYATI



 
İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri Oniki İmam’ın onbirincisidir. Hicret-i Nebeviyye’nin 232. (846) Rabiül-Evvel’in dördüncü gününde halife Vasik devrinde Medine-i Münevvere'de dünyaya geldi. İsmi şerifleri “Hasan”, Künyeleri “Ebu Muhammed”, Lakabları “Askeri”, “Zeki”, “Halis”, “Sirac” ve “Has”tır. Pederi alileri İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri, valideleri de  Susen’dir. Babasının olduğu gibi kendisi de “Askeri” ismi ile meşhur olmuştur.
Zikir ve Tasavvuf (tarikat) usulünü babası İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri’nden alarak Pişüvari zeman ve mukteda-i ehli iman olmuştur. Türlü faziletleri ve nice kerametleri vardır. İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri cesur, kerim, cömert ve alim bir zattı. Yalnız bir oğlu olup, o da Oniki İmam’ın onikincisi yani sonuncusu olan İmam-ı Muhammed (RA) Hz.leri’dir.




İMAM-I HASEN-İ ASKERİ (RA) HZ.LERİ'NİN  ŞEHADETİ

 
İmam-ı Hasan-i Askeri (RA) Hz.leri altı sene kadar İmamet-i Kübra’da bulunarak İslâm Alemini tenvir edip füyuzat-ı maneviyyesiyle Ümmet-i Muhammedi tenvir eylemiş ve Hakk’a (CC) ulaştırmıştır. Abbasi Halifesi Mu’temed zamanında 28 yaşında olduğu halde Hicret-i Nevebiyye’nin 261. (M. 875) senesi Rebiulevvel’in sekizinci Cuma günü Sare adlı köyde şehiden vefat edip Sermenrey’de (Bağdat Samarra) babasının yanına defnedildi.[1]

[1] Zikir Makamları S.47




   İMAM-I HASEN-İ ASKERİ (RA) HZ.LERİ'NİN  BAZI MENKİBELERİ

Hz. İmam’ı (RA) sevenlerden bir zat anlatır: “Zindana düşmüştüm, zindan çok dar ve ayağımdaki zincirler de çok ağır idi. İmam-ı Askeri (RA) Hz.leri’ne bir mektup yazarak sıkıntımı anlattım. Mektuba geçim sıkıntımın da olduğunu yazacaktım fakat utandığım için yazamadım. İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri mektuba verdikleri cevapta şöyle buyuruyordu: “Bu mektubu aldığın gün, öğle namazını evinde kılacaksın.” Hakikaten o gün öğle üzeri beni zindandan çıkarıp serbest bıraktılar. Sevinç içinde evime geldim, namazımı kıldım. Kapım çalındı, kapıyı açtığımda İmam- Askeri (RA) Hz.leri’nin hizmetçisi ile karşılaştım. Bana yüz altın ile bir mektup bıraktı. Mektubu açtığımda şunlarm yazılı olduğunu gördüm: ‘Ne zaman bir ihtiyacın olursa iste, istediğin şeye Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’nin izniyle kavuşursun.’
..........................................

İmam- Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri’ni sevenlerden biri başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatır: “Hz. İmam’a (RA) bir mektup yazarak bazı şeyler sordum. Bahar hummasından da soracaktım fakat unutmuşum. Daha sonra suallerimin cevabı geldi. Suallerin cevabından sonra şöyle yazmışlar: ‘Bu suallerle beraber bahar hummasını da soracaktın fakat unuttun. Onun cevabını da verelim. (Ey ateş İbrahim'in üzerine soğuk ve emin ol.)[1] Ayet-i Kerimesini yazıp, hummalı hastanın boynuna aşılırsa şifa bulur’ buyurdu. Dedikleri gibi yaptım. Hasta şifa buldu.”
..........................................

Halifenin huysuz bir atı vardı. Değil binmek, eyer bile vuramazlardı. Halifenin hizmetçilerinden biri: “Bu atı İmam-ı Askeri (RA) Hz.leri görsün. Ya bu at onu öldürür, veyahut at kullanılır hale gelir.” dedi. Hz. İmam (RA) saraya çağırıldı. Sarayın bahçesine girince, doğruca atın yanına gitti. Ata elini sürer sürmez at terlemeye başladı. Sonra Halife Hz. İmam’ın (RA) yanına gelerek, tazimden sonra: “Efendim! Biz bu atı hiç kullanamıyoruz. Terbiye de edemedik. Buna bir eyer vurup eğitebitir misiniz?” diye sordu. Hz. İmam (RA) atın yanına vardı, eyerini vurdu. Halife: “Bir de biner misiniz?” diye sordu. Hz. İmam (RA) bunun üzerine ata bindi. Sarayın bahçesinde koşturdu. At, en ufak bir serkeşlik yapmadı. Sonra attan inip halifenin yanına gelerek: “Bundan daha iyisini görmedim.” buyurdu. Halife çok hayret etti ve atı İmam-ı Askeri (RA) Hz.leri’ne hediyye etti.
..........................................

İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri daha küçük iken onunla Behlül Dane olarak bilinen ve meşhur Harun Reşid’in kardeşidir diye tanınan Ebu Vehib bin Ömer (RA) Hz.leri arasında bir konuşma geçer. Bir gün Behlül Dane (RA) Hz.leri yolda giderken bir kaç çocuğun bir yerde oynadıklarını ve içlerinde bir çocuğun ağlamakta olduğunu görünce onun oyuncağı olmadığından ağladığını sandı. Behlül Dane (RA) Hz.leri: “Gel! Ağlama! Sana bir oyuncak alayım.” der. İmam-ı Hasen-i Askeri: “Ben oyuncaksızlıktan ağlamıyorum ki, biz onun için yaratılmadık ki.” deyince Behlül Dane (RA) Hz.leri: “Ya peki ne için yaratıldık?” diye sorar. Buna İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri şu cevabı verir: “İlim ve ibadet için yaratıldık.” Behlül Dane (RA) Hz.leri:  “Nereden bildin?” diye tekrar sorar. Hz. İmam (RA): “Ben size mevzu ile alakalı ayet okuyacağım. Niçin yaratıldığımız orada şöyle yazılmıştır. Yüce Allah (CC) Hz.leri buyuruyor: ‘Ben insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.’[2] ‘Sizi ancak boşuna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?’[3] ‘Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz.’[4] ” İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri biraz daha konuştu, snra düşüp bayıldı. Behlül Dane (RA) Hz.leri: “Sen daha çocuksun, günahın yok, niçin korktun?” diye sorunca, henüz çocuk yaşta olan Hz. İmam’ın (RA) verdiği cevap çok enteresan: “Cehennem azabından korkuyorum, ey Behlül. Beni fazla konuşturma, yoluna devam et.”[5]
..........................................

Yüce Allah (CC) Hz.leri O’ndan razı olsun ve bizi O’nun kudsi feyiz ve şefaatlarından ayırıp da mahrum etmesin. (AMİN)

www.GAVSULAZAM.de
[1] El-Enbiya S. A.69
[2] Ez-Zariyat S. A.56
[3] El-Mü'minun S. A.115
[4] El-Enbiya S. A.35
[5] İslam Ansiklopedisi 3.Cilt S.182,183