"Ya Rabbi TÜRKİYE'mizde adaleti ve merhameti hâkim kıl.
gökyüzünden rahmetini, yeryüzünden bereketini esirgeme..."


İMAM-I ALİ NAKİ (RA) HZ.LERİ

   İMAM-I ALİ NAKİ (RA) HZ.LERİ'NİN HAYATI

Oniki İmam’ın onuncusu. Hicret-i Nebeviyye’nin 204. (M.829) yılı Receb-i Şerif’in onüçünde Halife Me’mun zamanında Medine-i Münevvere’de vücud sahrasına ayak bastı. İsmi şerifleri “Ali”, Künyeleri: “Ebü'l Hasen-i Askeri”dir. Lakabları “Naki”, “Hadi” “Mütevekkil” ve “Nasıh”tır. Pederi İmam-ı Muhammed Cevad Taki (RA) Hz.leri, Validei Muhteremeleri Ümmül Fazl binti Me’mun’dur. İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri Resulüllah (SAV) Efendimiz’in torunu olup, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ile Fatımatüzzehra (RA) Hz.leri’nin evlatlarındandır. İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nin torunlarından olduğu için “Seyyid”dir. Asıl adı “Naki bin Muhammed Cevad Taki bin Ali bin Musa-i Kâzım bin Cafer-i Sadık bin Muhammed Bakır bin Zeynel Abidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib”dir.
İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri usuli zikir ve tasavvufu (tarikatı) babası İmam-ı Muhammed Cevad Taki (RA) Hz.leri’nden alıp ruhani halleri ve kemâl vasıflarıyle pek yüksek olarak  “KIDVATÜL ULEMA VE HÜCCETÜL ASFİYA” lıkla istibat etmiştir.





İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri devamlı ibadetle meşgul olup, dünyadan elini çekmişti. Hz. İmam (RA) otuz üç sene altı ay, yirmiyedi gün kadar İmamet-i Kübra’da bulunarak Ümmet-i Muhammedi Şeriat-ı Ahmediyye ve Tarikat-ı Muhammediyye ile Taat-i İlahiyye’ye yöneltmekle nice nice evliya ve süleha yetiştirmiştir. Gayet halim ve selim takiyyül kalb ve melekiyyüs sıfat olup Şerif Münir bir İmam-ı Rabbani idi.
Hz. İmam (RA) Hicret-i Nebeviyye’nin 254. (M.868) yılında Cemaziyyel Ahir’in yir-mibeşinci Pazartesi günü kırk yaşında iken halife Mustansır zamanında halife Mustansır’ın oğlu Cafer Muter Mutemed, Hz. İmam’ı (RA) zehirleyerek şehid ettiler. Halbuki İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri, halife mütevekkilin iyileşmeyen çıbanını bir ilaçla iyi etmişti. Dünya böyledir, halife kendisine şifa vereni zehirle öldürttü.[1]
Bağdat’ın Samarra nahiyesinde vücudundaki zehrin etkisiyle şehiden vefat etti. Kendine mahsus olan evine defnolunmuştur. Kabri oradadır.

[1] Zikir Makamları S.46



İMAM-I ALİ NAKİ (RA) HZ.LERİ'NİN BAZI MENKİBELERİ


Halife Mütevekkil’de bir gün büyük bir çıban çıktı. Çok ağrı ve şiddetli ateş yapıyordu. Tabiplerin hiç biri buna çare bulamadılar. Hastalığı ağırlaşınca annesi: “Mütevekkil iyi olursa kendi malımdan İmam-ı Naki (RA) Hz.leri’ne çok mal göndereceğim.” diye nezr etti. Mütevekkil’in yakınlarından Feth bin Hakan: “İmam-ı Ali Naki’den de (RA) bir ilaç soralım.” dedi. Bir kimseyi gönderdiler. Hz. İmam (RA) falan şeyi yaranın üzerine koyun. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin izniyle fayda verir.” buyurdu. Bu haber üzerine halifenin meclisinde bulunanlar gülüştüler ve alay ettiler. Feth bin Hakan'ın ısrarları üzerine, söylenilen şeyi yaranın üzerine koydular. Çıban yarılıp içinde olanlar çıktı. Hasta şifa buldu. Mütevekkil’in iyileştiğini duyan annesi on bin altını bir keseye koyup kendi mührüyle mühürleyip Hz. İmam’a (RA) gönderdi. Mütevekkil iyice iyileşince, birisi İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri’nin evinde çok mal ve silah okluğuna dair halifeye şikayette bulundu.
Mütevekkil, veziri Said’e gece yarısı Hz. İmam’ın (RA) evine girmesini ve orada bulduğu mal ve silahı kendisine getirmesini emretti. Bunun üzerine vezir Said şöyle anlatır: “Bir merdiven götürüp dama çıktım. Pencereden içeri girdim. Karanlıktı, ne tarafa gideceğimi şaşırdım. O sırada Hz. İmam’ın (RA) sesini duydum. ‘Ey Said biraz bekle, mum getirsinler.’ buyurdu. Mum gelince aşağıya indim. İmam-ı Ali Naki (RA) yünden bir elbise giymiş, başında yünden bir takke, altında hasır bir seccade, kıbleye karşı oturuyordu. ‘Ey Said işte odalar, ara.’ buyurdu. Odalara girdim, bana söylenilen mal ve silahları bulamadım. Fakat halifenin annesinin gönderdiği kese, mührüyle duruyordu. İmam-ı Naki (RA) : ‘Seccadeye de bak!’ buyurunca seccadeyi kaldırdım. Bir kılıç kınıyla duruyordu. Hepsini alıp halifeye getirdim. Halife annesinin mührüyle mühürlü keseyi görünce merak edip sordu. Durumu anlattılar. Bunun üzerine kendisi de bir kese koyup, keseleri ve kılıcı geri gönderdi. İmam-ı Ali Naki’nin (RA) huzuruna varıp mahcup bir şekilde: ‘Efendim! İzinsiz evinize girmek bana çok zor geldi, ama emir almıştım.’ dedim. O zaman Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin şu ayeti kerimesini okudu: ‘Allah-ü Teâlâ'ya (CC) şirk koşanlar ve Peygamberini (SAV) hiciv edenler, öldükten sonra hangi yere gideceklerini bilirler.’[1]
..........................................

Salih bin Said anlatır: “Halife Mütevekkil, İmam-ı Naki (RA) Hz.leri’ni Medine’den Irak’a çağırdı. Beraberce Samarra’ya gittik, kötü bir yerde konakladık. Hz. İmam’ı sevenlerden biri içeri girip: ‘Efendim! Bunlar senin kıymetini gizlemek ve nurunu söndürmek istiyorlar. Bunun için böyle kötü ve korkulu yerde konaklattılar.’ Dedi. Hz. İmam (RA) Hz.leri: ‘Ey Said’in oğlu. Şöyle bir bak!’ diye buyurup eliyle işaret etti. İşaret ettiği tarafa baktığımda dünyada bir benzeri olmayan, bahçeler, ırmaklar ve köşkler gördüm. Biraz sonra bu haller kayboldu. Bana buyurdu ki: ‘Ey Salih! Biz nerede olursak olalım, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’nin nimetleri bizimle beraberdir.’
..........................................

Bir gün İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri, halifenin evlatlarının birinin düğününde düğün yemeğinde bulundu. Herkes edeple oturuyordu. Fakat gencin biri çok gülünç şeyler söyleyerek edepsizlik ediyordu. Bunun üzerine Hz. İmam (RA) o gence: “Ey genç! Çok gülüyorsun, kahkaha atıyorsun, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’ni hatırlamaktan gafil oluyorsun. Halbuki üç gün sonra öleceksin. Kabre hazırlıklı mısın?” diye sordu. O genç bu sözü duyduğu halde edepsizlikten vazgeçmedi. Yemekler yendi, düğün bitti. Ertesi gün genç hastalandı. Üç gün sonra da öldü.
..........................................

Bir gün Hindistan'dan bir sihirbaz gelmiş, gösteriler yapıyordu. Zengin birisi sihirbazı çağırıp dedi ki: “İmam-ı Naki’yi (RA) mahcup edebilirsen sana bin altın vereceğim.” Sihirbaz da dedi ki: “Olur yaparım. Yalnız bir yemek ve yanına birkaç yufka ekmek hazırlayıp beni yanına oturtunuz.” Sihirbazın dediği gibi yaptılar. İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri gelip sofraya oturdu. Bir parça ekmek almak istedi. Sihirbaz birşeyler yaptı. Ekmek önünden uçtu. Bu iş üç defa tekrarlandı. Sofrada bulunanlar gülmeye başladılar. Oturdukları odada bir divan yastığı üzerinde arslan resmi vardı. İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri o resme işaret ederek emir verdi: “Bu adamı yut!” O resim bir anda arslan oldu, sıçradı sihirbazı yuttu. Tekrar o yastığa geldi. İmam-ı Ali Naki (RA) Hz.leri buyurdu ki: “Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’nin düşmanlarını dostlarının üzerine musallat etmek böyle doğru değildir.”[2]
..........................................

Yüce Allah (CC) Hz.leri O’ndan razı olsun ve bizi onun feyizleriyle ve şefaatlarıyla şereflendirsin. (AMİN)

[1] Eş-Şuara S. A.227
[2] İslam Ansiklopedisi 3.Cilt S.97